Salı, Mart 14

allaan kobayı..

çok huzursuzum be hüstın.. huzursuzluktan antin kuntin şeyler resmi geçit yapıyo aklımdan.. birinin projesi olmaya taktım bu aralar.. filmi de vardı bunun.. jim carreyli.. şu sıralar farkettim diyemesem de işkilleniyorum bundan.. ya öyleyse.. ya bu şehir bu insanlar hepsi benim üzerimde deney yapmak için tezgahlanmış büyük bi projenin birer parsiyonuysa.. gel sen buna yaratılış teorisi de.. başka isim bul.. ya da üzerinde türlü planlar yapıp seni tavlayan profesyonel bi çapkının kurbanı ol.. ana babanın seni karakterini dünyaya bakışını şekillendirmesinden gir mevzuya.. medyanın oyuncağı olmaya uğra ordan.. toplumun rüzgarına kapılıp düşünmeden yaşadığın anları düşün.. var yani.. elli türlü örneği var.. labiretine sadık minik şaşkın kaybolmuş kobay faresi.. bi taraftan kendini evrenin merkezine koymak ve abartılı önemli görmekle sonuçlanırken diğer taraftan acziyetini edilgenliğini ve ben dediğin artık her neyse onun derme çatma toplama bişey olduğunu görmek çelişkili.. adamı manyak eder usta.. işte böle şeyler düşüne düşüne kayışı koparıyo insanlar.. deneyi sabote eden fare olur mu hiç.. olabiliyo.. bak adama.. şu norveçteki eleman.. isveç de olabilir.. kafa sünger çünkü şu anda tam bilemiyorum.. adam yüklendi cephaneliği koca adayı kurşuna dizdi.. tatar ramazanlar bi tek bizden çıkmıyo.. ama tabi bana uymuyo pek öyle eylemli şeyler.. benim adım yatar ramazan ulan.. ben bu oyunu oynarım.. günüm gelince de geberip giderim.. bana ne len tarihi değiştirmekten falan.. zaten sıkıcı bi ders.. ha fırsatım olsa mesela coğrafyayı değiştirebilirdim.. alırım istanbulu biraz ekvatora doğru çekerim.. ne lan bu doğalgaz faturası.. iki derece ısınıcaz diye yaktığımız paraya bak.. evet.. ne diyodum ben.. öyle işte.. anladınız siz.. peki.. şimdi.. çıkarın pastel boyalarınızı.. bu konuyu anlatan resim yapıyoruz..

Çarşamba, Nisan 3

bikbik..

bazı güzel yazılar ne yazacağınıza dair en ufak bir fikriniz olmadan yazmaya başladığınız zamanlarda ortaya çıkar.. bu bir tespit değil bir temennidir.. nereye gideceğinizi bilmeden valizinizi hazırlayıp yola koyulduğunuzu düşünün.. amaç bir yere varmak değil.. yolda olmak.. bir sonuca ulaşmak değil sadece yazmak.. yazmak ama ne okur ne yazar ne edebiyat ne benlik ne derdini anlatmak için.. salt yazıyor olmak için yazmak..

ancak bu temenni her zaman gerçek olmaz.. hatta çoğu zaman gerçek olmaz.. genellikle sonradan okuduğumda götüme benzeyen ürünler çıkar ortaya.. bunlardan bazılarını siz de okudunuz.. biliyosunuz.. bi kısmını sadece ben okudum.. siz bilmiyosunuz.. bilmeyin canım siz de her şeyi.. bakın her boku bilen insan iticiliğinden kurtarıyorum böylece.. hem de suçu üzerime almak pahasına..

bi kaç yıl öncesine kadar yazmak benim için bi rahatlama biçimiydi.. defi hacet gibisinden.. sonra ne olduysa oldu.. uzaklaştım bu keyifli uğraştan.. şimdilerde anlamaya çalışıyorum.. hakket ne oldu lan.. niye yazmıyorum ya da yazamıyorum artık.. bu soruyu bazı okuyucular da ara ara soruyor bana.. halbuki soru sorulmaz.. ölü ölmüyosa yangın yanmıyosa soru da sorulmaz.. peki ne sorulur.. bişe sorulur.. bişe sorcam.. olum ben neden yazamıyorum lan.. yani yazıyorum tabi bişeyler ama neden eskiden aldığım lezzeti alamıyorum yazarken.. tamam her boku bilen insan olmayın dedim ama bi boku da bilin be kardeşim.. bi deyiverin hele.. neden..

cevab veremediniz çünkü veremezsiniz çünkü her ne kadar ben öyleymişiz gibi yapıyosam da kardeşler kıraathanesinde karşılıklı çay sohbeti yapmıyoruz burda.. neyse.. bi cevabı olanlar bi mektup yazsın yollasın.. hem benim de okuyucu mektuplarım olur.. ne güzel ironi di mi.. yazamayan yazarın neden yazamadığını yazan okuyucu mektupları.. tam külahları değişmek işte.. eski okur şimdi yazar.. beriki oldu okur.. falan filan.. geçelim..

şimdi.. benim malum soruya bulduğum cevaba geliyorum.. şu ki.. içerik sıkıntım yok.. allahıma bin şükür aklım fikrim hayalim yerinde.. yazmalık mevzu var yani.. yazsam roman olur gibi değil de.. ne bileyim öykü olur.. kısa öykü olur.. o da olmadı haiku olur.. ki kendisi tweet kavramının bin yıl önceki halidir bir bakıma.. olur yani bişeyler.. olmuyosa sebebi şu ki.. az önce de bu girişi yapmıştım ama demekki girilmiyo öyle kolay.. zorlamak gerek biraz daha.. şuu kiii.. benim belli bi üslubum yok.. evet yok.. yok.. hayır yok.. olmadı.. olamadı.. olamayorudu.. eski yazdıklarıma bakıyorum da.. o sıra ne okumuşsam.. kimlerle düşüp kalkmışsam derleyip bi üslup oluşturmuşum kendimce.. ama kendim de değil hani.. bi yazının girişi birini andırıyor.. ötekinin örgüsü bi başkası gibi kokuyor.. bi başkası komple etki altında alınmış ifade gibi.. bir türlü kendim olamamışım.. belki de bir kendim yokmuştu.. bir kendim bile yok anlıyor musun.. hadi gülümse.. gül gül.. valla sorun değil.. gül bakalım ağlamaklı halime..

ee nolcak şimdi.. valla bilmiyorum.. heralde geldiği istikamette gidecek gittiği kadar.. başkalarının diliyle kendi hikayemi anlatmaya devam edicem.. belki kendi dilimi bulduğumda da başkalarının hikayelerini anlatırım.. ödeşiriz.. napıcan.. akıtıcan içindeki zehiri..

Cuma, Mart 22

Bir yabancı..

Kendine yabancılaş.. görüntü şu.. koşan bi adam.. ama nası koşmak.. ağzından köpükler çıka çıka koşan atlar var ya.. işte onların yanından çiyuu diye geçiyor.. öyle deli sikmişçesine.. niye koştuğunu falan hiç bilmiyor.. mevcut kalorilerin hepsi bacaklara kaslara gitmiş.. beyin enerji alamıyor.. kapatmış kendini.. koşuyorum çünkü hep koşmuştum.. herkes koşuyor.. hem koşmayıp ne yapıcam.. yapçak bişey yok..

Şu sıralar ne çok duyuyorum bu sözü.. yapçak bişey yok.. bi kabulleniş.. bi eziklenme.. olsa yapmaz mıyım gibilerinden bi teselli.. ama en nihayetinde bi teslim oluş.. pes.. bizi yoran mücadele etmek.. bitsin de nasıl biterse bitsin.. aslına bakarsan sonrasında kendinle hesaplaşmak olmasa baya bi rahatlama da var içinde.. yapıcak bişey yok.. koyver gitsin.. nasıl.. oldu di mi bi rahatlama.. harbi yapcak bişeyim olmasa ya bi kaç on yıl kadar.. ne yapıyosam keyfimden yapayım.. zorunluluk olmasın.. zaman sınırlaması da olmasın.. yarım bırakma özgürlüğüm olsun falan.. hoş hayaller bunlar..

Ama dur.. al şimdi aynı ifadeyi.. her gün ve günde beş vakit tekrarla.. yapçak bişey yok.. yine yapçak bişey yok.. off çok sıkıldım yapçak hiç bişey yok.. insan sıkıntı yaratma konusunda kendine yetebilen bi varlık.. o teselli cümlesi.. o rahatlama ifadesi.. o arzulanan durum oldu mu sana cehennem.. zaten cehennemin fena yanı ateş ve işkence değil.. sonsuz olması.. bu bakımdan cennetten de bi farkı yok.. nihayetinde o da nihayetsiz.. ama bunlar başka başka mevzular.. adamı saptırır.. konudan yani.. yoksa sapmaktan korksam yola çıkmazdım..

Ben gevezelik ederken sen bu arada yabancılaşabildin mi kendine.. olmadı di mi.. benim de olmuyo genellikle.. zorluyorum.. gözlerimi kapatıyorum.. çünkü önemli işlere başlarken gözlerinizi kapatmalısınız.. bi de öpüşürken tabi.. olsa da öpüşsek.. geçelim.. sonra hayal ediyorum.. bedenimin içinden ruh gibi bişey çıkıyor.. tam o anda o çıkan ikinci bedenin gözünden bakmaya başlıyorum.. dur yanlış oldu.. ikinci değil.. asıl.. çünkü ikinci olan az önce terk ettiğim beden.. demiştim sana.. yabancılaşmak kolay değil.. neyse.. artık eski kendimize dışardan bakabiliriz..

sen ne görüyorsun bilemem.. ama ben az önce bahsettiğim deli sikmiş gibi koşan beyinsizi görüyorum.. zavallı öyle boş bakıyor ki.. yapmakta olduğu şey hakkında en ufak bi fikri olmadığı gözlerinden okunuyor.. tek bir anlam kırıntısı yok.. hayır sorsan bişeyler geveleyecek aklınca.. ama yok.. belki başkalarını kandırabilir ama ben içini biliyorum be abi.. unuttun mu.. az önce oradaydım.. birazdan döneceğim yer yine orası.. bilmez miyim ne kadar boş olduğunu.. hiç işte..

şimdi kendine gel.. hoş geldin.. bi daha sakın gitme.. zaten pek bi yere de gidemedin.. diğer her şey gibi bu çaba da boş.. hani bi anlam arama işi vardı ya.. benden sana bi tüyo.. anlam falan yok.. saçmalama.. sadece aramak var.. kabullen.. ya da siktir git işte ne bileyim..